ALICE THROUGH THE LOOKING GLASS



Bir önceki versiyonu 1998 yılında çekilmiş olsa da Tim Burton imzası ve tarzıyla karşımız çıkan Alice in Wonderland'ın kat ve kat konularak 2016 yapımı Alice Through Looking Glass ile çok daha lezzetli bir hale gelmiştir. Lewis Caroll'ın romanından uyarlanan filmin aynı kadrosuyla yönetmenliğini Tim Burton'dan devralan James Bobin perspektifinden filme biraz da eğlence katılmış diyebiliriz. Tim Burton bu defa yapımcı ayakkabılarını giymiş durumda karşımıza çıkmaktadır. Film çok taze olması ile birlikte IMDB puanı 6.4. İlginçtir ki IMDB puanına göre çok üst konumda bir iş olmuştur...


Konusu itibariyle devam niteliğinde olan filmde Alice yaşadıklarından sonra kaptan olarak dünyayı dolaşmakta ve ticaret işiyle uğraşmaktadır. Çin'den döndükten sonra Hamish ile karşılaşır. Evlenme teklifini reddettiği Hamish'in çok değiştiğini gören Alice olayların hiç de istediği gibi gitmediğini görür. Hamish, annesiyle anlaşma yapmış ve Alice'in tekrar sefere çıkmasına izin vermemektedir. Alice, bu ortamdan uzaklaşarak bir odaya girer ve Harikalar Diyarı'na tekrar giden yolun bir ayna olduğunu fark eder. Aynadan geçerek Harikalar Diyarı'na geri döner...


Arkadaşlarıyla tekrar buluşan Alice, Şapkacı'nın depresyonda olduğunu ve durumunun gittikçe kötüleştiğini öğrenir. Kendini eve kapatan Şapkacı'ya yardım etmek için Alice kendini yeni bir maceranın içinde bulacaktır. Zaman'a doğru yola çıkar... Chronosphere'i alarak zamanda geri gitmesi gerekmektedir...


Film senaryo itibariyle ilk filme bağlı geliştiği için ilk filmi izledikten sonra izlenmesi olayları bağlama noktasında önemli. Oyunculuklardan bahsedilecek olursa Johhny Depp ve Helena Bonham Carter her zamanki gibi enerjileriyle müthiş bir iş çıkarmışlar. İki karakterin de geçmişlerine dikkat çekilmesi rollerini daha çok gösterdiği için etki alanlarını genişletmiş. Bu filmde duygularını daha çok görebiliyoruz. Filmin senaryosunu sırtlanan karakteriyle ile ilginç bir rol üstlenen Sacha Baron Cohen zamanı temsilen çok iyi bir performans göstermiş. Zaman ile ilgili espirili yanları görmekle birlikte kayda değer mesajları yansıtmış durumda. İlk filmdeki rolüyle devam filminde de seyirci karşısına geçen Anne Hathaway renk katmaya devam etmiş ama bu filmde rolü itibariyle biraz geri planda....


Filmin en güzel yanlarından biri romandaki ünlü sözlerini atlamayarak filme yedirmiş olması. Alice felsefesiyle romanın filminde ancak bu kadar görselliğe önem verilebilirdi ve Tim Burton bu konularda en başta gelen isimlerden biri. Kostümden, makyaja, mekansal dizayndan, oyunculuğa hayal dünyasını zorlayan film izleyiciye şölen sunmakta. Filmde atlanmayan detaylardan biri White Rabbit şarkısı. Jefferson Airplane versiyonu üzerine Pink'in seslendirmesi etkili sesiyle filmin soundtracklerini üstlenmiş durumda. Filmde ayrıca sahne müzikleri de oldukça etkiliydi. Kendi düşüncemi söyleyecek olursam, senaryo itibariyle Alice Harikalar Diyarı felsefesini anlamak, hayatta kılavuz yaratmakla eş değer benim gözümde. Bu yüzden daha çok yetişkinlere hitap ettiğini söyleyebilirim. Bir romanın filmini üstlenmek ciddi risk olması ile birlikte kült de yaratabilir, bu kadro ile birlikte bu romanın filmi kesinlikle kült yaratmış durumda. Daha önce çekilmiş olsa da Tim Burton versiyonu hafızalara kazınmış durumda. İzlemeniz tavsiye edilir!! İyi seyirler...

Ne de olsa "We're all mad here".....

Yorumlar